Periodic Library

Blogger tarafından desteklenmektedir.
  • Anasayfa
  • Diziler
    • Kore Dizileri
    • Diğer Diziler
    • Dizi Haberleri
    • Dizi Önerileri
      • Romantik Diziler
      • Gerilim Dizileri
  • Kitaplar
    • Kitap Yorumları
    • Kitap Listeleri
  • Diziler
  • Elem o'clock
  • Hakkımızda
  • Bendeniz, Elem
    • Twitter
    • Instagram

 Merhabalar dostlarım

Ne zaman açtığımı hatırlamadığım bir yeni sekmeyle karşılaştım arama bisikletimi (haha arama motoru değil de bisikleti çünkü bayağı yavaş ve neden motor denmiş ki zamanında Allah Allah?) açtığımda. Yazının başlığı epey haşmetli "A life in 5,000 books" yanisi aşşaa yukarı Ömürde 5000 kitap. 

Yazan ablamız bayağı sıkı bir okurmuş, Stephen Kingden Ursulaya, japon gerilimlerinden Coetzee'ye, listesiz, ordan oraya savrularak okuduğu dönemlerde okuma listesi yapmaya burun kıvırırken yaş almanın verdiği olgunlukla zamanın, özellikle de okumaya ayrılan zamanın ne kadar kıymetli olduğunu fark ediyor ve başlıyor bu geri kalan kıymetli vakitte planlı programlı okumaya.


Ömür, ömür dediğin nedir ki gülüm? Ben senin için okumayı seçtim gülüm. Eheyt be.

Ömür dediğimiz şey çok kısa gerçekten, Ramazanın gelip geçişinin bile bunu hissettirdiği yaşlardayım artık. (Ramazanın bitiyor olmasının hüznü var üstümde dokanmayın)

Çok şükür ki tamı tamına uyamasam da okuma listesi yapmayı hep çok sevmiştim. Okuma hızımın düştüğü, okumanın benim için doğal, nefes almak gibi bir eylem olmaktan çıktığı yıllarda bıraktım liste yapmayı. İyi mi yaptım kötü mü yaptım bilmiyorum ama o anlar çok şükür ki geçti, şu sıralar yeniden okuyorum, eskisi gibi değil ama inatla devam edersem o okuma aşkına tekrar kavuşacağıma inanarak az da olsa günlük okumaya çalışıyorum.

Okuma istediğimin zirvede olduğu, goodreadste önüme çıkanı kitabı "okumak istiyorum" rafına attığım dönemlerde rafta toplam 1818 kitap biriktirmişim. Ne sallama, ne gerçeklikten uzak bir sayı ama!

Üzülerek 30 yaşında olduğumu varsayarsak ve Türkiyedeki kadınların ortalama ömürlerinin de 80 yıl olduğunu düşünürsek kaldı mı bana okumak için 50 sene? En iyi ihtimalle o da. Sağlıklı bir şekilde görürsek o günleri.

Geçmiş yıllara bakınca en iyi halimle yılda 62, en kötü halimle de yılda 5 kitap okumuşum. (Bu iki kişi ben miyim Allahım??? İnsan işte hiç belli olmuyor, düşmez kalkmaz bir Allah.) Bu sene için de hedefim 24. Önümüzdeki senelerde 36, 48, 60 şeklinde artmasını umut ediyorum ama şu anlık hesaplamak için 24'ü baz alıcam.

Allahtan bir mani çıkmazsa kalan 50 senemde her sene 24 kitap devirirsem daha okunacak 1200 kitabım var önümde! 1200...1200...Çok gibi...Ama ömürlük olduğunu düşününce de az gibi...

Bu hesap kitap ve sonucundaki uzaklara dalışımdan sonraki görevim bu 1200 kitabı belirlemek. Goodreadsi temizlemekle başlayayım diyorum ama bana belli olmaz kağıt kalemle okuma günlüğüme yazmaya da girişebilirim.

Ben neleri koymalı neleri çıkarmalı düşünedururken siz de bana bir ömür bu kitabı okumadan sonlanmamalı diyebileceğiniz kitabı ya da kitapları aşağıya bırakabilirsiniz. Sevinirim, bırakmazsanız da canınız sağ olsun.

Öyleyse, şimdiden iyi bayramlar ve bol okumalar!


 "Mesele şu ki yarın gene yaşamak gerekecek."

İNTİHAR DÜKKANI

Babadan oğula, nesilden nesile geçen bir dükkan burası: İntihar Dükkanı. Hayatınızın baharında ya da daha ileri seviyesinde potansiyelinizin açığa çıkmadan yok olduğunu mu düşünüyorsunuz ya da tüm dünyanın sizden vazgeçtiğini mi? Artık korkmanıza gerek yok, İntihar Dükkanına gidip kendinize en uygun intihar yöntemini seçip bu dünyadan kaçabilirsiniz. Tuvache'ler her gün intihar kitlerini yenileyerek bu sıkılmış ruhlara farklı kaçış yolları sunmayı meslek haline getirmiş, yaşamayı sevmeyen ama bu ulvi görevi yerine getirmek için hayatta kalan bir aile.

Tuvache'ler gülmezler, neşeden hoşlanmazlar, yaşama karşı ilgileri yoktur; en küçük Tuvache olan Alan Tuvache hariç. Adını bilgisayar bilimci ve siyanürlü elma yiyerek intihar eden Alan Turing'den alan Alan, ailesiyle taban tabana zıt bir karakterdir. Şarkılar söyler, gülümseler, hatta ve hatta müşterilere "görüşmek üzere" bile der.

"Alan...! Kaç kez söylemek gerekiyor sana bunu? Buradan çıkan müşterilere "görüşmek üzere" denmez. "Elveda" denir çünkü bir daha gelmeyecekler. Bunu bir gün kafana sokmayı becerebilecek misin?"

Kitaptaki bir yerde Alan bir resim çizmiş, tabii ki günlük güneşlik bir resim, annesinin bunu görünce ettiği bir feryat var ki bana günümüzü tasvir etmiş geldi. Siz ne diyorsunuz?

"Bir yol bir eve çıkıyor, evin kapısı ve pencereleri açık, gökyüzü masmavi ve güneş bütün ihtişamıyla parlıyor!... Senin manzaranda niye hava kirliliği ya da bulut yok? Nerede kafamıza Asya virüsleri sıçan göçmen kuşlar? Nerede radyasyon, nerede teröristlerin patlattıkları bombalar? Bütünüyle gerçekdışı bir resim bu.."

Burada Tuvache ablacım burada, aradığın tüm felaketler 2024 dünyasında, fazlasıyla gerçekleşmiş durumda. 

Kara mizahla karışık, basit bir dili var kitabın. Zaten kitap da birçok kısa bölümden oluşuyor. Ben çok süründürdüm (yaklaşık 1 yıldır elime aldığım her kitaba yaptığım gibi) ama birkaç oturuşta bitirilebilecek bir kitap. İntihar gibi ciddi bir konuyu sarkastik ve trajikomik şekilde ele aldığı için başta bir yadırgayabilirsiniz, ben yadırgadım ama Allah affetsin güldüm de sonra.

İntihar Dükkanına has ürünlerden, adlarını intihar etmiş ünlülerden alan diğer Tuvache kardeşlerden de bahsetmek isterdim ama zaten kısa bir kitap olduğundan kitaba ilişkin keyifli detayları sizlere sakladım. Mutlaka okunması gereken bir kitap zannımca olmasa da okuyacak olanları keyiflerinden etmek istemiyorum.

Yalnız o "son" neydi öyle? Anlayan bana da anlatsın çünkü son cümleyle birlikte kalakaldım. Gerçi kitabın gerisi çok normaldi de bir buna mı şaştın diyebilirsiniz ama hiç beklemediğim yerden vuruldum, hazırlıksız yakalandım, sinirlendim, anlam veremedim.



ocak bullet journal kurulumu
Ocak Bullet Journal Kurulumu

Selamlar
Bullet journala iyiden iyiye alıştığım bu zamanlarda bu mereti bloguma da taşımasam ayıp olurdu. Senenin başından beri yapım aşaması videoları çekmeye çalışıyorum ama hem teknik(çekerken telefonun sürekli videoyu kapatması) hem de mekan problemleri(evde sessiz ortam yok sessiz) yaşadığım için henüz elimde tamamlanmış bir video yok. YİNE DE YILMADIM. Elbet çekilecek o bullet journal videosu. Çekilene kadar da fotoğraflarla idare edeceğim.

O zaman başlayalım her sayfayı tek tek yazmaya.

Ocak Bullet Journal Kurulumu


  • Aylık Takvim ve Yapılacaklar Listesi

ocak bullet journal kurulumu takvim

Bu ikisini bir arada yapmayı tercih ettim bu sefer. Bu şekilde daha planlı ve rahat oluyor bence. Yapılacakları da okul ve diğer diye ayırdım. Diğeri de kategorilere bölebilirdim hobiler, ev falan diye ama okul için yapmam gerekenler kadar zaruri olmadığı için bölmedim. Bujomun en çok ziyaret ettiğim sayfası bu oldu.

  • Her Güne Bir Satır

ocak bullet journal kurulumu

Bu sene bullet journalım için verdiğim karar kesinlikle daha çok anı içermesi. Sadece yapılacaklarımı yazdığım bir defter olsun istemiyorum çünkü sonra yıl bitince o defterle bir bağ kuramamış oluyorum. Bu yüzden geçen seneki bullet journalımı atmayı bile düşünmüştüm. Ki ben yıllar öncesinden kalma defterleri, kitapları, içinde herhangi bir anı içeren şeyleri saklayan biriyim. Ama geçen seneki bujoma bakınca bunu göremedim. Bu da beni üzdü ve 2021'de bunu değiştirmeye karar verdim. Böyleceee ilk defa bullet journalıma "her güne bir satır" adı altında mini günlüğümsü bir işlevi olan sayfa ekledim ve BAYILDIM. Normalde günlük tutmayan ben, her gece bu bir satırlık günlük için defteri çıkarıp yazmaya aşık oldum ve bir satırla başlayan günlük macerama şu an gerçek bir günlük tutmayı da ekledim. Meğer insanın yazdıkça yazası geliyormuş. Ufak da olsa bir başlangıç yapınca fark ediyor insan bunu.

  • Playlist

ocak bullet journal kurulumuPlaylist'i de bazı şarkılar belli dönemleri hatırlattıkları için seviyorum. Bir de ben hep youtube'tan hem spotify'dan hem de telefonuma indirdiğim şarkılardan karışık olarak dinlerim. Böyle olunca da hepsini bir yerde göremiyordum, ta ki ay sonunda böyle bir liste hazırlayana kadar. Playliste önümüzdeki aylarda da devam ederim büyük ihtimalle ama daha küçük bir yer ayırırım diye düşünüyorum.

  • İzlenecekler&Okunacaklar

ocak bullet journal kurulumu

Bullet journalımın olmazsa olmazı. Önce o ay okumayı&izlemeyi düşündüklerimi not alıyorum. Ay içinde random bir şekilde okunan&izlenenleri de sonradan ekleyip ayın sonundaki durumumu görüyorum. Bu sayfa için hep dizi-film afişlerini, kitap kapaklarını çıktı alıp yapıştırayım diyorum ama üşengeçliğime kurban gidiyor hep bu fikir. Belki bir gün yazıcı alırsam...

  • Alışkanlık Takibi

ocak bullet journal kurulumu

En kullanamadığım sayfa oldu bu ay için. Zaten düzenli kullanabildiğim de çok nadir. Sürekli görebileceğim bir yere asmak istiyorum bu takip tablosunu ileriki aylarda. Sonradan deftere geçiririm. Ayrıca alışkanlık takibi sayfalarına edinmek istediğim alışkanlıkla ilgili durumumu sözel olarak da yazmayı düşünüyorum bundan sonra. Nerede zorlandım, nasıl gidiyor, başarmak için neyi denemeliyim vs.

  • Harcamalar

ocak bullet journal kurulumu

Geldik en üzücü sayfaya jfgjx Ay sonunda param nereye gidiyor, neden asla birikmiyor sorularının cevabını veren sayfa. 


Günlük ya da haftalık sayfalar yapmadım. Yapsam daha da düzen katar hayatıma ama hem biraz üşeniyorum hem de her gün yapacak işim olmuyor bazen. Yaparım da boş kalırsa üzülürüm o yüzden bir süre daha böyle devam. Okul açılınca yapacak işlerim artacağından belki günlük sayfalar da eklerim ya da küçük bir ajanda alırım. Duruma göre bakacağız😄

Ocak böyle geldi ve geçti, şubat bullet journal kurulum yazısında (belki de videosunda?) görüşmek üzere!



♫♪Beklerim yolunu aylar boyunca
Yeterki gel bana
Senede bir gün, senede bir gün
Senede bir gün, senede bir gün♫♪


Blogumla aramdaki ilişki buna evrildi: senede bir gün. Ama ben biliyorum ki ne kadar seyrek de gelsem artık buralara burası benim komfor alanım, kimsenin peki bundan bize ne demeyeceği, söylediklerimin ya da yazdıklarımın bir karşılık bulacağı, hiç yoksa kendim için geleceğe bıraktığım dijital bir kayıt.

Bu sefer de rotasız, plansız, ne yazmak istediğimden habersiz geliverdim. Sadece gelmek istedim. Hala hayatta olduğumun bir kaydı olsun istedim.

Bu sıralar hayat biraz telaşlı ama telaşın da tatlı olanıyla geçiyor. Dünya için küçük benim içinse büyük olan yeni bir evreye adım atmaya hazırlanıyorum. Benim için en büyük dönüm noktası atanıp orada bir hayat kurmaktı. Şimdi de bunu bir üst seviyeye çıkarıp kurduğum bu hayatı biriyle paylaşma kararı almış bulunmaktayım. Süreç şu an beni korkutuyor çünkü Türkiye şartlarında gereğinden fazla yorucu bir olaya dönüşüyor ama kalan ömrümü paylaşmak istediğim kişinin buna değer olduğunu düşünmek güç veriyor.

Bunun dışındaaaaa çok şükür 27 yaşımı da atlattım, 26'dan kalma dertleri tasaları atlattık gibi. Toparladık bazı şeyleri. Hayatı keşfetme hevesi yeniden uğradı. Bir şeylere merak salmaya tekrar başladım. İleriye umutlarım yeniden yeşerdi. Her şey çok güzel, kuşlar uçuyor falan değil tabi. Kötü günlerin illa ki olacağını maalesef kabullendim. Bazen bazı şeyler benim gücümün dışında oluyor ve tek yapabileceğim akışa bırakmak oluyor.

28'de denemek istediğim şeyler var. Mesela seramikle daha profesyonel anlamda haşır neşir olmak. Pandemi dönemi pişirmeden kuruyan seramik hamuruyla bir denemem olmuştu ancak ilerletmemiştim. Geçen hafta seramik atölyesinde kupa yapma imkanım oldu ve BAYILDIM. Bu sene bunu daha çok deneyimlemek istiyorum. Belki atölyeden ziyade kursuna gitmeyi deneyebilirim.

Uzun lafın kısası hayattayım canım blogum, ihmalkarlığımı affet.

İmza: buralara yeni gelmeyen, geri gelen biri.



çalışmamak için gerçekten mümkün olan her şeyi yaptım;

-tüm gün borsa takip ettim (yine de kazanamadım)
-yeni diziye başladım, çok da sevdim arka arkaya dört bölüm izledim (evet manifest senden
bahsediyorum)
-izlemek istediğim animeleri listeledim
  1. natsume yuujinchou
  2. donten ni warau
  3. dororo
  4. tokyo revengers
  5. jujutsu kaisen
  6. buddy dadies

-ev ahalisini dalgonaya boğdum (hala bıkmadık since covid 19)
-random bir film açıp mide bulantısıyla kapadım (raw, ne izledim, neden izledim, bari bir şeye bağlansaydı)
-ufak çağlı (bayağı ufak, odamın dışına taşmayan) temizlik ve düzenlemeler yaptım.

bilmiyorum daha ne yapsam da çalışmasam.
iki senelik fotoğrafçılık bölümünü dört seneye uzatan arkadaşınız bildirdi.


yaşayan bir ölüden kastım ben miyim yoksa bu eski blog mu?

yıllar sonra sinemaya gittim, özlemişim.
yıllar sonra bloga yazıyorum, çok çok özlemişim.

önce sinemadan başlamak gerekirse avatar: suyun yolu filmine gittik ev arkadaşımla. ilk filmle ilgili mavi insanların olduğunu hatırlıyordum sadece (üzerinden on küsur yıl geçince normal kabul ediyorum) ama buna rağmen ikinci filmde aradığım şeyi buldum: üç saatliğine dünyadan kopuş. Senaryonun hiçbir yerinde şaşırmamış ve çok etkilenmemiş olsam da bana o denizin altındaymış hissini yaşatması yetti (bknz. denize kıyısı olmayan şehirde yaşayan insan problemleri). bu filmin bir de on boyutlu gösterime girdiği yerler varmış, rüzgarı, suyu falan hissediyormuşsunuz, aklım sadece onda kaldı. on küsur (yazar burada ısrarla ilk filmin tarihine bakmadığı için tarihi yuvarlıyor) yıl sonra çeke çeke bunu mu çektiniz diye haklı bir sitemde de bulunulabilir ama canımı buna sıkamayacağım, yolo diyor ve önümüzdeki filmlere bakıyoruz.

blog mevzusu ise daha karışık. en son bu blogun kepenklerini kapatıp yeni bloga geçmiştim 2021'de. blog için planlarım, bir şeyleri yazmak için hevesim vardı. sonra ne olduysa (hayattan kopuş, vazgeçiş, yiten hevesler) geçen yıl bir zamanlar tutkuyla yaptığım her şeyden elimi eteğimi çekmiş oldum. özetlemek gerekirse çöp (buraya tanımlamak için başka bir üç harfli kelime daha çok uyardı da seviyemizi bozmayalım) gibi bir yıldı. 27 yılın en çöpten yılı olsa da bazı anlar vardı ki 2022'yi benim için yaşanılabilir kıldı.

2023 ve gelecek hala umut vaad etmese de elimi çook azıcık taşın altına koyayım dedim. öyle ya da böyle yaşanacak günlerimiz varsa bunu eser miktarda kendim için yeniden anlamlı ve keyif alır hale getirmek istiyorum. bloga dönüşüm de bunun için milat olsun istedim.

Bu yazı ayrıca blog konusunda ve diğer her konuda varlığıyla beni ayakta tutan kişiye gelsin, iyi ki varsın Seda, seda.png ya da benim telefonuma ilk kaydedişimle seda.wire<3
bana iyi geldi, iyi geliyor, size de gelir umarım






 

Başlığa karar vermesi çok zor oldu. 

"2021'in En Kötü Kararı"

"Blogum Beni Affet"

"Geri Dön Periodic Library"

"Elim Kırılaydı da Silmeyeydim Periodic Library"

"Kendim Ettim Kendim Buldum"

Seçeneklerin hepsi durumun vahametini anlatmak için uygundu, ben de en kısa ve öz olanı seçtim: rip periodic library.

Şimdi zamanda biraz geriye gidelim.

Yeni yıla girdiğimiz günlerden birinde, bir anda, ortada hiçbir şey yokken, bir deli dürtmesiyle birlikte neredeyse 6 yıldır kullandığım blog adresi olan periodic library'i değiştirdim. Aslında bir süredir daha akılda tutması kolay ve türkçe bir isim istiyordum ama aklımda herhangi bir fikir olmadığı için bekletiyordum. O deli dürtmesiyle birlikte hala aklımda bir isim yokken o anda daralmış bir ruh halinde olmamın da verdiği etkiyle "sorarlarsa evde yokum" olarak değiştirdim ve anlık da olsa rahat ettim. Tabii uzun sürmedi, bir hafta geçmeden yine değiştirip şu anki ada çevirdim: konusmayageldim. YİNE başta içime sinse de sonradan googleda artık görünmediğimi fark edince canım sıkıldı:( Periodic library yazınca bir ben çıkardım ama konuşmaya geldim yazınca blogum hariç her şey çıktı:( İşte bu yüzden bir kere daha değiştirmeye karar verdim ama bu sefer de yeni blog adı bulma derdine düştüm.

Aşırı kararsız olduğum için 2 gün boyunca insanların başının etini yedim bu konuda jfkjx Fikirlerini paylaşan herkese tişükkür ederim buradan<3 Bu fikir alışverişlerinin sonucunda çoğu kişi tekrar periodic librarye geçmemi önerdi ve yakın arkadaşım da yeni blog açıp oradan devam etmeyi kafama soktu. Mantıklı geldi, hem burası ilk adıyla duracaktı hem de yeni blogla temiz bir başlangıç yapacaktım. Karar verilmişti artık, geriye sadece uygulaması kalmıştı. 

Olaylar da tam olarak burada patlak verdi.

Nolur nolmaz diye periodic library adıyla bir blog daha açmıştım isim bende kalsın diye, dedim ki o blogu sileyim de konusmayageldim'in adını periodic library'e çevireyim. 

DEMEZ OLAYDIM.

SİLMEZ OLAYDIM.

Meğer bloggerda "silinen" bir blogun adını alamıyormuşuz. Nereden bileyim ben... Blog adını değiştirince o değiştirilen ad kullanılabildiği için aynısı silinen blog için de geçerli olur diye düşünmüştüm. Yanlış düşünmüşüm.

Böylece kayıp gitti periodic library adı elimden. Altı yıllık birlikteliğimiz son buldu.

Çok üzüldüm, sile tıkladığım ana çok geri dönmek istedim, bir şekilde belki blogu silmekten kurtarabilirim diye googleda aramalar yaptım, olmayınca direkt bloggera yazdım sorunu ama nafile. Şu an hala daha üzgünüm ama artık kabullenme aşamasına geldim. Yeni blogumu düzenlemeye verdim kendimi. Bu yazıdan sonra yeni blogumun merhaba yazısı da gelecek ve burayı artık geçmiş blog yaşantımın anısı olarak saklayacağım.

Bu yazıdan sonra bu blogumu acemilik eserim kabul edecek ve umarım kalfalık eserim diyebileceğim yeni blogum olan Esseve Rin'de devam edeceğim.

Hoşça kalın

ve yeniden görüşürüz umarım.

Artık buradayım.





 Hazır en uzun gecedeyken 2020'de hem en uzun sürede okuduğum hem en uzun kitaptan konuşmaya geldim. Tamam en uzun gece yazıya girmem için bir bahaneydi sadece. Girdiğime göre devam.

Şu anda 20'li yaşlarda olanlarımızın ergenlik dönemine denk gelen bir kitap biz ergenleri iki gruba ayırdı: ıyy aşık vampirler diyenler ve ayyy aşık vampirler😍 diyenler. Şu anda bu yazıyı yazdığıma göre benim hangi tarafta olduğumu tahmin etmişsinizdir, evet, doğru bildiniz AYYYYY AŞIK VAMPİRLERR diyenler tabii ki. Bizi ikiye bölen kitap da tabii ki Stephenie Meyer ablamızın elinden çıkan Alacakaranlıktı.


Allah biliyor ya çok severek okudum, anısı da çok, sadece kitapla ilgili de değil bu durum. Kitaba olan ortak sevgimiz sayesinde tanıştığım ve bugün bile görüştüğüm insanlar varken Alacakaranlık'ın benim için basit bir kitap olması tabii ki ihtimal dışı.

Sanırım bendeki yerinin anlamı az çok anlaşılmıştır, hal böyle olunca Alacaranlıkla ilgili her şeye hala heyecanlanmam şaşılacak bir durum değil. Hele de kaç zamandır beklediğimiz (tamam itiraf ediyorum ben artık ümidi kesmiştim) Gece Yarısı Güneşi'nin gerçekten yayınlanacağını öğrenmişken heyecanlanmamam imkansızdı.

Kitabı temin edince bir heyecanla başladım okumaya.

Başta Edward'a alışmak zor oldu. Kendisini Bella'nın gözünden okumak çok daha rahattı. Bellayla olan ilk biyoloji derslerini hatırlarsanız, hani Bella'nın kokusunu ilk defa aldığı sahne. Alacakaranlıkta Bella sadece Edward'ın neden bu kadar sinirli ve tiksinmiş baktığını düşünürken Edward'ın o anlarda içindeki öldürme arzusuyla savaşması, öldürmek için planlar yapması, sonra vazgeçmek için nedenler bulması sayfalar sürdü, ABARTMIYORUM SAYFALAR SÜRDÜ SAYFALAR. Hani bir süre sonra okurken ben dedim ki ye gitsin ya, valla ye de bitsin kitap.

Edward meğer yorucuymuş arkadaşlar. Tanklarca papatya ve melisa çayına ihtiyacı varmış kandan çok. Gerçi yine de çok kızamıyorum çünkü Cullen ailesine ilk katılan kişiyken ve diğerleri hayat boyu sevecekleri kişiyi bulmuşken onun yüz yılı aşkın yıldır yalnız olmasının verdiği sıkıntı onun bu emo halleri için geçerli bir mazeret ama bu demek değil ki okurken keyif aldım. Aksine sıkıldım, insan hiç mi mutlu olmaz dedim, özür dilerim kurgusal aşkım Edward Cullen...

Zarar vermemek için Forks'tan ayrıldığı ama sonra ayrılmanın çözüm olmadığını anlayıp geri döndüğü andan itibaren çok keyifle okudum çünkü sonunda Bellayla konuşmaya başladı, işte dedim bana bunlarla gelin!!!

Alacakaranlık'ta en sevdiğim kısımlar Gece Yarısı Güneşi'nde de en sevdiğim kısımlar oldu. Bella'nın Edward hakkında araştırmalar yaptığı, okula birlikte geldikleri, kafeteryada aynı masada oturdukları, Port Angeles'taki konuşmaları ve geri dönüşte yaşananlar beni ergenlikteki heyecanıma geri döndüren,  kitabın en sevdiğim kısımları oldu. 

Ama her güzel şey gibi bunun da sonu geldi. Kitabın son 200 küsur sayfası baştaki sıkıcığını bile ikiye katlayacak kadar sıkıcıydı. Gönlüm hep mutlu, tatlı tatlı flört halinde takılsınlar isterken koşturma, kaçma kovalama işleri hiç benlik değildi. Yine de bu kadar okudum yarım kalmasın düşüncesiyle bitirdim, söylemezsem olmaz, ben de bittim.

Okuduğuma pişman değilim yine de. Okumasam meraktan çatlardım. Ama yoruldum da. Eğer zamanında Alacakaranlık'ı sevmiş ama şu anda aynı kategorideki kitaplardan pek de farklı olduğunu düşünmüyorsanız, yıllar önce yayınlanan Gece Yarısı Güneşi'nin sızdırılan bölümlerini okuyup aşık olmamışsanız ve nostalji yaşamayla ilgilenmiyorsanız Gece Yarısı Güneşi uzak durmanız gereken bir kitap. Ben ki o kadar seviyorken sövecek duruma geldim, siz hiç okuyup da tadınızı kaçırmayın :D 

Şimdilik bu yazıyı bitiriyorum çünkü en uzun gecemizin sonuna geldik ve yoruldum. Eklemek istediğim birkaç şey daha var ama sonra inşallah.

Siz peki zamanında Alacakaranlık furyasına katılanlardan mıydınız?

Gece Yarısı Güneşi'ni okudunuz mu?

Ne düşünüyorsunuz?

Konuşmaya gelin!

 

Memory Games 2018  Yorum

Hey gidi hey, bu blogda belgesel yazmak da varmış demek. Ne yalan söyleyeyim çok izlediğim bir tür değil belgesel. Belgesel deyince aklıma ilk gelen şey hayvan belgeselleri olduğu için belki de elim pek gitmezdi. Küçükken babam tvde ne zaman doğal yaşamla ilgili belgesel izlese sıkılırdım, ondan dolayı sanırım belgesellere bayağı bir önyargılıydım. Daha sonra tasarım, minimal yaşamla ilgili belgesellere denk gelince benim de sevdiğim belgeseller olduğunu fark ettim.

Bugün de geçenlerde izleyip sevdiğim bir belgesel olan Memory Games hakkında konuşmaya geldim. Hala Queen's Gambit'in etkisindeyken bir de arkasından Memory Games'i izlemek çok güzel oldu. 

Memory Games yani hafıza oyunları meğer dünyada turnuvaları düzenlenen bir alanmış. Hatta bazı ülkelerde -belgeselde gördüğüm kadarıyla Moğolistanda- sırf hafıza oyunlarına odaklı okullar varmış. Küçük yaştan itibaren hafıza oyunlarında eğitim alan çocukları görünce bir imrenmedim değil hani.

Peki nedir bu hafıza oyunları?

Memory Games 2018  Yorum

Memory Games'te de gösterdikleri üzere belli bir süre içinde en çok kelimeyi/ismi/kart sırasını vb. ezberlemeye dayanan oyunlar. Turnuvalar toplamda 10 disiplinden oluşuyor ve yanlış ya da eksik bilgi vermemek için sözü wikipedia'ya devrediyorum.

"...Dünya Hafıza Şampiyonası 10 farklı disiplinde düzenlenmektedir. Yarışmacıların verilen sürede en fazla bilgiyi ezberlemeleri istenen dallar şunlardır:
  1. 1 Saat Sayılar (23712892....)
  2. 5 Dakika Sayılar
  3. Söylenen Sayılar; saniyede 1 okuma
  4. 30 Dakika Binary Sayıları (011100110001001....)
  5. 1 Saat Oyun Kartları
  6. Karışık Kelimeler (Ev, oyun, öksüz, ansiklopedi vb.)
  7. İsimler ve Yüzler (15 dakika)
  8. 5 Dakika Tarihsel Zamanlar (Kurmaca olaylar ve tarihi yıllar)
  9. Soyut Görüntüler (siyah ve beyaz rastgele oluşturulan görüntüler)
  10. Hız Kartları - Her zaman son disiplindir. Mümkün olduğunca hızlı 52 iskambil destesi karıştırılır ve her birinin sırasının ezberlenmesi istenir."

Böyle bakınca bir tık daha kolay görünüyor ancak insanların hız kartlarında mesela 52 kartlık desteyi sadece 15 saniyede ezberlediklerini görünce insan bir inanamıyor, o insansa ben neyim diye sorguluyor. Gerçi hafıza oyunları oyuncuları bunun yetenek değil beceri olduğunu söylüyorlar. Bir parçam inanıyor da buna ama yine de ütopik geliyor kendimi bunları yapabilirken hayal etmek.

Neden hafıza oyunları?

Memory Games 2018  Yorum

Oyuncuların kendilerine göre birçok nedeni olsa da beni en çok etkileyen Nelson Dellis oldu. Alzeimer'dan dolayı büyükannesini kaybetmek Nelson'ı oldukça etkilemiş. Alzeimer bence de gerçekten üzücü bir hastalık. Gün geliyor kendi evladını bile tanımıyorsun. Onca yıllık hayatın sanki hiç yaşanmamış gibi siliniyor. Seni sen yapan şeylerin, anıların yok oluyor. Nelson da buna yakından şahit olunca nasıl bu sondan kaçabilirim diye araştırmaya başlamış ve hafıza oyunlarıyla yolunun kesişmesi bu şekilde olmuş.

Daha sonra hafıza oyunlarıyla ilgilenmeye başlaması ve gittikçe kendini geliştirip 4 kez Amerika şampiyonu olması da bence ilham verici çünkü ne çocuk yaşta başlamış ne de daha öncesinde bu yönde bir üstün yetenek gösterip bu alana yönelmiş. Tamamen kendi çabasıyla böyle büyük başarılara imza atması beni sevindirdi. Hafıza oyunlarıyla ilgilenmeye başlayacağımdan değil ama yine de uğraşacağımız herhangi bir konuda beynimizin biz çabaladıkça karşılığını verecek olması umut verici.

Nelson Dellis'in kendi websitesi, youtube kanalı ve hafıza teknikleriyle ilgili bir kitabı. Zeki adam bunu hobiden mesleğe dönüştürmeyi de ihmal etmemiş. Youtube kanalında dil öğrenme, mors alfabesini öğrenme, hafıza teknikleri, mind palace, hızlı okuma gibi birçok ilgi çekici video var. Bir ziyaret etmenizi öneririm ben. Buraya da bir tanesini iliştireyim hatta.



Hafıza Teknikleri

Memory Games 2018  Yorum
Belgeselde en çok mind palace yani hafıza sarayı tekniği üzerinde duruluyor. Soyut bir kavram olan hafıza sarayı'nı çok da güzel görselleştirmişler. Sherlock izlemiş olanlar bu tekniğin adını çoktan duymuşlardır zaten. Kökeni ta antik Yunanlılara dayanan bir hafıza tekniği. Bunun için çok iyi bildiğiniz bir yapıyı seçmeniz gerek önce. Bu sık gittiğiniz bir kütüphane ya da çocukluğunuzun geçtiği ev ya da okulunuz olabilir. Daha sonra yapacağınız şey öğreneceklerinizi bu hafıza sarayı'nıza yerleştirmek. Zurnanın zort dediği kısım da burası sanırım. Henüz benim de bir hafıza sarayım olmadığı için ekleyecek bir şeyim yok ama şuradan konuyla ilgili daha detaylı bilgi alabilirsiniz.



Memory Games'teki turnuva kısımlarını çok sevdim, hatta keşke yarışmaları daha uzun uzun izleyebilseydik. Onun dışında görselleriyle, röportajlarıyla çok güzel bir belgeseldi. Varsa benzer türde belgesel öneriniz alırım bir dal.

Tam karantinada izlenmelik bu belgeseli Eslem öneriyor.
Keyifli seyirler!

Memory Games 2018  Yorum
true beauty webtoon kore dizisi


 Bu aralar eski bir bağımlılığıma geri döndüm, webtoon okumaya. Tam olarak şöyle gerçekleşti:

Çok sevdiğim idol/oyunculardan Cha Eunwoo'nun True Beauty webtoonu için çekilecek olan dizide başrol olacağını öğrendim. Kendisini My ID is Gangnam Beauty'de izleyip beğenmiştim. Kendisi de pek tatlı bir çocuk zaten, yutuptaki vloglarını izleye izleye daha bir sevdim. Gangnam Beauty'den sonra bir dizi daha çekti ancak tarihi olduğu için izlemek içimden gelmedi bir türlü, keşke gençlik dizisi çekse de izlesem diye yakınmalarımdan birinde bir baktım dizi haberi gelmiş, hem de herkesin kendi sevdiği oyuncunun/idolün oynamasını istediği bir karakteri oynayacak, bitmedi, hem de Moon Gayong ile oynayacak! DEDİM BEN BUNU İZLERİM. O DA YETMEZ DİZİ GELENE KADAR OKURUM. Öyle de başladım okumaya ve tahminimden daha da çok kaptırınca kendimi bir baktım ki yayınlanmış son bölümü okumuşum... Artık haftada bir yayınlanan bölümü bekliyorum. Beklerken de burada biraz çene çalayım istedim.


Gelelim webtoonumuza.

TRUE BEAUTY

Çizer: Yaongyi
Yayın Günü: Her çarşamba
Başlangıç Tarihi: Nisan 2018
Bölüm Sayısı: 120+
Durum: Devam ediyor
Okuyabileceğiniz Siteler: Webtoon (İngilizce, resmi sitesi), Webtoonizm (Türkçe, fan sitesi)

true beauty webtoon kore dizisi

TRUE BEAUTY KONUSU 

Lise öğrencisi Jugyeong görünüşü yüzünden insanlar tarafından alay konusu olmaktadır. Bir gün internet sayesinde makyajın gücünü fark eder ve denemeye karar verir. İlk denemeleri vasat olsa da vazgeçmeyip istediği görünümü elde edene kadar çalışır. Sonunda amacına ulaşan Jugyeong makyaj yaptığı zaman tamamen bambaşka biri gibi görünmektedir. Öyle ki instagramdaki ünlü makyaj influcerlarından birine dönüşür. Yeni okuluna yeni görüntüsüyle başlar ve makyajsız halini herkesten sır gibi saklarken hiç beklemediği bir anda, hiç beklemediği birine yakalanınca işler değişir.

Konu itibariyle şu an belki çok çekici gelmemiş olabilir çünkü slice of life türünde bir webtoon olduğu için karakterlerin günlük yaşantılarına ve aralarındaki ilişkilere odaklanan bir webtoon. Tüm webtoon boyunca işlenen bir gizem ya da suç yok. Onun yerine ergenliğin tam zirvesindeki gençlerin tatlı, masum, utangaç bir şekilde ilerlettikleri ilişkileri VE AŞK ÜÇGENİ var. Bu sonuncusuna çok bayılmasam da bölümleri ardı ardına okumamda oldukça etkili olduğunu kabul ediyorum. True Beauty okuyucuları olarak genelde birbirimize sorduğumuz ilk soru "Suho mu Seojun mu?" oluyor :D

Ayrıca webtoon'un adından da anlaşılacağı üzere gerçek güzelliğin dış görünüş olmadığıyla ilgili noktalara değinmesi de True Beauty webtonuyla ilgili sevdiğim bir diğer şey oldu.

TRUE BEAUTY KARAKTERLER

LIM JUGYEONG

true beauty webtoon kore dizisi
Jugyeong ergenlik döneminden geçmiş çoğu kişiye tanıdık gelecek bir karakter. Beğenmek, beğenilmek istiyor ama dış görünüşü yüzünden kendine hiç güveni yok, makyajsız halinin kimse tarafından beğenilmeyeceğine emin bir karakter. Ailesindeki herkesin güzel genlere sahipken sadece onun cilt problemleriyle uğraşması da hiç yardımcı olmuyor. Bu noktada Jugyeongla özel bir bağ kurmadım desem yalan olur😂

Ayrıca Jugyeong tam bir korku-gerilim çizgiromanı aşığı ama bunun da havalı olmayan bir şey olduğunu düşündüğü için makyaj yaptığı zamanlarda bu huyunu da herkesten saklar, tek bir kişi -benim çok sevdiğim bir kişi- hariç :)))))))))(((((((:

LEE SUHO

true beauty webtoon kore dizisi
Geldik benim "Suho mu Seojun mu?" sorusunun cevabına: öncesinde, sonrasında, şu anda ve her zaman SUHO.

Suho yarı Koreli yarı Japondur. Çocukluğunu Japonyada geçirmiştir ve bir olay sonrasında Koreye döner. Yarı Japon olduğu için zorbalığa maruz kalsa da çok yakın iki arkadaş edinir. Ancak kötü olaylar burada da yavruşumun peşini bırakmaz ve sevdiği birini kaybeden Suho depresyona girer, sürekli kendini suçlar ve insanlardan uzaklaşır. Bu yüzden de artık soğuk biri olarak tanınmaya başlar.

İnsanlardan uzak duran Suho çoğu vaktini derslere harcayan başarılı bir öğrencidir ve korku çizgi-romanlarından hoşlanır.

HAN SEOJUN

true beauty webtoon kore dizisi

Seojun hem görünüşüyle hem de tarzıyla ilgiyi üzerine çeken, sosyal biridir. Sesi çok güzel olduğu için idol olmak için eğitim almıştır ama bir olaydan sonra eğitimi bırakır. Arkadaşlarına ve sevdiklerine korumacı ve sevgi dolu olsa da diğer insanlara karşı bazen kabadır.

***

  • Jugyeong'un makyajsız hallerini yazar bolca abartarak çiziyor ve ben bazen okumayıp bırakıp ayrıca gülüyorum. İşte Jugyeong'dan her moda uygun tepkiler😂


true beauty webtoon kore dizisi
Hangimizin ilk makyaj denemesi böyle değil ki...
true beauty webtoon kore dizisi

true beauty webtoon kore dizisi
Webtoonla ilgili spoiler alan ben

true beauty webtoon kore dizisi


Sevdiğim çift birbirlerine itiraf etmiştir
Daha çok var da okuyacak olanların eğlencelerini kaçırmayayım :D

  • Suho kesinlikle favori karakterim, o yüzden ben Jugyeong'un Suho ile olmasını istiyorum ama yazar hanımımız bir öyle bir böyle yazdığı için tahmin edemiyoruz webtoon hangi çiftle bitecek. Suho ve Jugyeong'un ilişkisi daha samimi, daha gerçekçi geliyor bana. Aynı şeylerden hoşlanmaları ve birbirlerinin gençlik aşkı olmaları bence onları webtoonun ana çifti yapmalı :D Ayrıca bakınız hikayenin başından beri Suho'nun dış görünüşten çok kişiliğe önem verdiğini gördük çoğu kez. Bu da tabi Suhonun hanesi artı puan olarak yazıldı hemen😍

    true beauty webtoon kore dizisi


TRUE BEAUTY KORE DİZİSİ

  • Yazının başında da bahsetmiştim zaten Cha Eunwoo'nun True Beautyde oynayacağı kesinleşti diye. Suho rolünü Cha Eunwoo'nun almasının ne kadar isabetli bir karar olduğunu görsellerle tasdikleyelim bir de.

true beauty webtoon kore dizisi
true beauty webtoon kore dizisi

Yazar ablamız Eunwoo'ya baka baka çizmemiş mi sizce de sevgili dostlarım? Yoksa aşk gözümü kör etti de ondan mı Eunwoo'yu görüyorum? 😍 Gerçekten Suho için biçilmiş kaftan bence. 

  • Jugyeong için fan yapımı castlerde Blackpinkten Jisoo isteniyordu çoğunlukla ama rolü Moon Gayoung kızçemiz kaptı. İkisini de sevdiğim için ben memnunum.


true beauty webtoon kore dizisi


  • Seojun için ise bence çok uygun olan iki kişi vardı. Kim miydi onlar?
Biri Lee Jaewook, son birkaç yılın gözde genç oyuncularından. Kendisi tüm karakterleri uçta yaşayabilen biri :D Burada ne kadar sert görünüyorsa Search: WWW dizisinde de bir o kadar şapşal, tatlı görünüyordu. Tam da Seojun'a uyan bir oyuncu olurdu bence.

Seojun için bir diğer mükemmel olurdu dediğim kişi ise GOT7 grubundan Jaebum. Jaebum'un şarkıcı olması Seojun'u canlandırmasında bayağı yardımcı olurdu çünkü bakınız Seojun'un da webtoon'da sesi çok çok çok güzel diye tarif ediliyor.

Ama ikisi de seçilmedi :D Benim daha önce hiç izlemediğim Hwang In Yeop aldı Seojun rolünü. Ne diyelim hayırlı olsun :D
true beauty webtoon kore dizisi


  • Sonuç olarak True Beauty dizisinin oyuncuları şöyle;
true beauty webtoon kore dizisi
true beauty webtoon kore dizisi


Daha spoilerlı, bol iç dökmeli bir kısım daha yazacaktım ama yazı şimdiden çok uzun olduğu için burada kesiyorum. Webtoon bittikten sonra bir de tamamı spoilerlı, izleyenlerle dertleştiğimiz bir yorum yazısı yazarım umarım. Yazamazsam da mutlaka twitterda konuşurum. "Gel Eslem iki True Beauty'nin belini bükelim" derseniz bana tam olarak şu twitter hesabından ulaşabilirsiniz. 



Adettendir, sormadan olmaz, siz True Beauty okuyor musunuz?
Okuyorsanız hangi karakteri destekliyorsunuz? :D
Okumuyorsanız da okumayı düşünmez misiniz?
Düşünmez iseniz de canınız sağ olsun canım :)
Önceki Kayıtlar Ana Sayfa

Hakkımda

Fotoğrafım
elzem
Kitapları kapağına göre yargılıyor, canım istemediği noktada her şeyden vazgeçebiliyorum.
Profilimin tamamını görüntüle

İzleyiciler

En Çok Okunanlar

Kategoriler

  • DİZİ ÖNERİLERİ (1)
  • FİLM YORUMLARI (3)
  • KORE DİZİLERİ LİSTESİ (1)
  • KİTAP YORUMLARI (30)
  • KİTAP İNDİRİMLERİ (1)
  • KİŞİSEL ÇİZİKTİRİKLER (6)
  • LİSTELER (1)
  • Meydan Okumalar (17)
  • MİMLER (14)
  • NETFLIXTEKİ KORE DİZİLERİ (1)
  • OKUMA ETKİNLİKLERİ (12)
  • SEYİR DEFTERİ (9)
  • TOP TEN TUESDAYX (2)
  • Yeni Çıkacak Kore Dizileri (1)
  • Yıl Sonu Değerlendirmesi (2)
  • Yıl Sonu Favorileri (2)
  • ay sonu değerlendirmesi (4)
  • challenge (19)
  • kitap alışverişi (3)
  • kitap fuarı (6)
  • kitap haberleri (2)
  • kitap tanıtımı (5)
  • kitap önerisi (2)
  • kore dizileri (9)
  • kpop (2)
  • kütüphane günlükleri (2)
  • maraton (9)
  • pazar 6'lısı (60)
  • pazar raporu (3)
  • seri sıralamaları (1)

2020

2020 Reading Challenge

2020 Reading Challenge
Eslem ~periodiclibrary has read 1 book toward her goal of 52 books.
hide
1 of 52 (1%)
view books

INSTAGRAM

Blog Arşivi

Bak Bakalım Bulabilecek Misin?

Pazar 6'lısı

Pazar 6'lısı

Dert Dinlenir&Öneri Alınır

Ad

E-posta *

Mesaj *

Copyright © 2016 Periodic Library. Created by OddThemes & Free Wordpress Themes 2018